Selanik Rehberi
Ulu Önder Atatürk’ün doğduğu, İzmir’in ikizi kent Selanik… Sırf bu sebeple bile birçoğumuzun gitmek istediği bir şehirdir. Bu yazıyla Selanik’e dair birçok sorunun cevabını bulacağınız Selanik rehberi niteliğinde bir yazı hazırladım.
Sahil kenarında bir hat boyunca dizilmiş evleri ve dükkânlarıyla, Selanik’in İzmir’den pek bir farkı yok. Uzaktan görülen Beyaz Kule, varlığıyla size İzmir’de olmadığınızı hatırlatıyor sadece… Selanik, kordonuyla hep İzmir’e benziyor deriz oysa eskiden Yedi Tepeli oluşu bakımından Selanik’in ismi, İstanbul ile beraber anılırmış…
Yunanlar’ın Θεσσαλονίκη- Σαλονίκη (Thessaloniki-Saloniki) bizim Selanik olarak bildiğimiz, Atina’dan sonra Yunanistan’ın 2. büyük şehri, Makedonya bölgesinin başkentidir. Selanik, Osmanlı ve Bizans İmparatorluklarının ikinci önemli şehri olarak tarihte altın dönemlerini yaşamıştır.
Selanik’in Tarihi Nasıldır?
Antik Dönem
Şehrinin adı Grekçe “Thessalos” ve “Niki” kelimelerinin birleşiminden gelmektedir. Thessalian Zaferi anlamına gelmektedir. Adını, Makedon Prensesi ve aynı zamanda Büyük İskender’in de kız kardeşi olan Thessalonike‘den almaktadır.
Kral Filip, kızının Thesally’de alınan büyük zafer günü doğması üzerine kızının Thesallonike olarak yani Thesallonian Zaferi olarak adlandırılmasını emretmiştir. Selanik gündelik yaşamda, Yunanlar tarafından Saloniki olarak da isimlendirilmektedir.
Bizans Dönemi
Selanik, imparatorluğun büyüklük ve zenginlik bakımından İstanbul’dan sonra ikinci büyük şehri olmuştur. Bu dönemde Selanik, aralıklarla Avar ve Slav saldırılarına ve işgallerine maruz kalmıştır. Zamanla Slavlar, Selanik çevresindeki halkla karışıp Selanik’in kültürel zenginliğine ortak olmuşlardır. 904 yılında şehir, Araplar tarafından işgal edilip kısa süreliğine Arap egemenliğine girmiştir.
12. Yüzyılda Selanik, zenginleşmiş ve önemini artmıştır. 1204 yılında 4. Haçlı seferleri neticesinde şehir, İstanbul ile beraber Haçlılar tarafından işgal edilmiştir. 1224 yılında Epirus Despotu tarafından Selanik, Haçlıların elinden alınmıştır.
Sonraki süreçte Selanik, Bulgarlar tarafından işgal edilmiş, kısa bir süre sonra tekrar Bizans egemenliğine girmiştir. 1342 yılında Selanik, şehirde yaşayan tüccarlar ve alt sınıf isyanı sonucunda, görece bir otonomluk kazanmıştır. Bu dönemde kendi parlamentosu ve hükümetine sahip olmuştur. Şehir, 1350’de tekrar Bizans egemenliği altına girmiştir. 1423 yılında Selanik, Venedik Cumhuriyeti’ne Osmanlılara karşı kendilerine yardım koşuluyla verilmiştir. 1430 yılında Sultan II. Murad Selanik’i, Venedikliler ’den almıştır.
Osmanlı Dönemi
Selanik, 1430 tarihinde padişah II. Murat’ın yönettiği bir Osmanlı ordusu tarafından fethedildi. 15. yüzyıl boyunca kente Anadolu’dan getirilen çok sayıda Türkmen yerleştirildi. 1492 yılında Osmanlılar, İspanya’dan kovulan Sefarad Yahudilere kapılarını açtıklarında Selanik, Yahudilerin yerleşmek için en fazla tercih ettikleri şehir oldu. Selanik, 500 yıla yakın bir süre boyunca bir Osmanlı şehri olarak kaldı. Şehir Hristiyan, Yahudi ve Müslüman toplulukların hep birlikte uyum içinde yaşadığı önemli bir kültür ve ekonomi merkezi haline geldi.
Selanik’in, Bizans İmparatorluğu’ndan Osmanlılara geçişi şehrin zenginliğini ve önemini değiştirmemiştir. Selanik bu dönemde, İmparatorluğun İzmir ile birlikte en önemli ticaret merkezi olmuştur.
Bu dönemde Selanik’in Yahudi ve Müslüman nüfusu artmış, Şehir kozmopolitan bir yapıya sahip olmuştur. Özellikle 15. ve 16. yüzyıl sonlarında Yahudilerin İspanya’dan kovulmaları üzerine, Selanik’e Yahudi göçü başlamıştır. Selanik aynı zamanda yeniçerilerin eğitildiği şehir olmuştur. Osmanlı’nın son dönemlerinde şehir iyice kalkınmıştır. Şehre batı etkisinde yeni Osmanlı binaları yapılmış, 1888 yılında Selanik’te ilk kez tramvay seferleri başlatılmıştır. Bu süreçte, kentin genişlemesini sağlamak için surlar yıkılmıştır.
Osmanlı Devleti’nin İstanbul’dan sonra 2. büyük kenti olan Selanik, Balkan Savaşları sırasında, 9 Kasım 1912’de merkezden destek alamayan ve panik içinde dağılan Osmanlı ordusunun garnizon komutanı Tahsin Paşa tarafından, Yunan ordusuna hiçbir direniş göstermeden şehri teslim edilmiştir.
Selanik Gezisi
Selanik’e yılbaşı günü gittim. Bir hayli kalabalıktı. Yolda, Türkçe konuşan birçok Türk turiste rastladım. Selanik, Türk turistlerin gözdesi durumunda… Bunda Atatürk’ün evinin burada olmasının payının büyük olduğunu düşünüyorum. Ancak, Atatürk’ün evi bir süredir tadilatta olduğu için bu gidişimde ne yazık ki göremedim.
Acıktığımız zaman, kendimize yemek yiyecek bir yer ararken insanların, kalabalıktan sokaklara taştığını gördük. Yılbaşı olması nedeniyle her yer o kadar kalabalıktı ki!
Restoranların ve kafelerin önünde, bizim mangalcılar gibi mangal yakmış birçok kişi vardı. Açık havada yapılan mangalları görünce kendi kendime bir kez daha dedim ki; “ne kadar da benziyoruz birbirimize…”
Yemek yemek için sonunda uygun bir yer bulduk kendimize. Karipi 21-34 adresindeki Ouzou Melathron’da keyifli bir yemek yedik. Biz yemeklerimizi yerken seyyar bir orkestra içeri girdi ve yemeğin yanında, güzel bir de müzik ziyafeti tattırdı bize. Çaldıkları şarkılar içinde hepimizin bildiği “Konyalı” şarkısı da vardı. Balkan müziklerinin başrol kahramanlarından olan trompet, akordiyonu ve doğal olarak Balkan müziklerini severim.
Oturduk, yemeklerimizi yedik ve bir çeşit Yunan rakısı olan çipirolarımızı içtik. Bu içki restoranlarda, genelde küçük ve açık şişelerde size sunuluyor.
Yan masadaki orta yaşın üzerinde yemeklerini yiyen ve sohbet eden Yunan gruba “Hronia polla” yani iyi yıllar diledik. Ve kısa bir sohbet ettik yan masayla… Bize, nereli olduğumuzu sordular: Ben ve bir arkadaşım, “Türk’üz” dedik. Masadaki bir bey; “Kardeşiz biz” dedi. “Benim ailem Ayvalık’tan, arkadaşımın ailesi Edirne’den…” diyerek sözlerine devam etti.
O zaman daha iyi anladım ki, bu benzerliğin en büyük sebeplerinden biri, hepimizin Anadolu kanı taşımamızdı. Bu coğrafyanın havası, suyu ve toprağıydı mayamız. Aynı yerlerde doğmuş, yaşamıştık. Hepimiz, Anadolu kültürünün yıllardır kuşaktan kuşağa aktarılmasıyla süre gelen yansımalarının etkisindeydik. Bazılarının gözümüze sokmaya çalıştığı tüm ayrılıklara ve ufak tefek farklılıklara rağmen, Anadolu’nun ve Rumeli’nin çocukları, hepimiz kardeştik!
Yunanistan’dayken, bana soranlar oldu: “Nasıl buldun ülkemizi, beğendin mi?” dediler. Onlara hep aynı cevabı verdim: “Kendimi hiç başka bir ülkede gibi hissetmiyorum. Kendimi ‘evde’ gibi hissediyorum.” dedim. Türkiye’ye, İstanbul’a gelip görenler, ne demek istediğimi anladı. Türkiye’ye hiç gelmemiş olanlar, kendimi evde hissetmemi büyük ihtimalle çok da anlayamadı…
Selanik’te Gezilecek Yerler Nereleridir?
-Beyaz Kule
-Atatürk Evi Müzesi
-Sahil şeridini muhakkak gezin.
-Ladadika
-Kamara Meydanı ve Rotonda, görülecek diğer yerlerden…
– Selanik Kalesi ve Bizans Duvarları
– Aristotelous Meydanı’nı da gezmenizi kesinlikle tavsiye ederim.
Selanik’in Simgesi Beyaz Kule
Λευκος Πυργος (Lefkos Pyrgos), dışarıdan görülen sağlam duruşu ve ihtişamıyla kule, insanı kendine çekiyor adeta. Kule ziyarete açık, kulenin içini de ziyaret edebilirsiniz. Haziran 2015’de kulenin giriş ücreti 3 Euro idi…
Kulenin içi görülmeye değer mi diye soracak olursanız. İçi, dışı kadar güzeldi diyemem. İçinde daha çok Yunanistan’ın ve Selanik’in geçmişten günümüze gelişimi ve izleri, fotoğraflarla anlatılıyor.
Bunlar arasında gazetecilik, sinema, müzik ve tiyatro var. Ancak içerideki tüm dokümanlar Yunanca olduğu için sesli rehber almazsanız, ne olduğunu anlamanız pek mümkün değil. Bu sesli rehberler ekstra ücretli tabii… Ben içini şöyle bir gezdim ve asıl hedefim olan kulenin tepesine çıkarak, Selanik manzarasına bir de tepeden baktım. Manzarayı görünce anladım ki, kuleye çıkmama kesinlikle değmiş.
Selanik surları, en iyi korunmuş tarihi eserlerindendir. Surlar, 19. yüzyılın son çeyreğinde Cassander (M.Ö. 316) tarafından kentin temelini oluşturmak için yapılmış ve yirminci yüzyılın başında, uzun bir bakım süreci geçirmiştir.
Selanik’in simgesi olan bu kule, Osmanlı Devleti tarafından Kanuni Sultan Süleyman döneminde yaptırılmış. 1535 yılında Kanuni Sultan Süleyman’ın emriyle Bizans Kulesi’nin yerine bir Osmanlı kulesi yapılmıştır. Kulenin mimarının kim olduğu konusunda bazı rivayetler bulunmaktadır. Tarihçi Franz Babinger kulenin, Mimar Sinan tarafından yapılmış olabileceğini söylemiştir. Tüm bu rivayetlere rağmen eserin, Venedikli mimarlar tarafından yapılmış olduğu günümüzde genel kabul görmüştür.
Beyaz Kule’nin Tarihi
Kule, Osmanlı’ya önce kale, sonra garnizon ve en son da zindan olarak hizmet vermiş. Kalenin verdiği hizmete göre de halk arasındaki ismi zaman zaman değişmiştir. 16. yüzyıl ”Aslan Kulesi” olarak anılan yapıya, daha sonra Yeniçeri Kulesi denilmiştir. Kule, zindan olarak kullanılırken 1826’da Sultan II. Mahmud’un emri üzerine kuledeki tutukluların hepsi kılıçtan geçirilince adı, “Kan Kulesi” olarak değiştirilmiştir. Osmanlı-Türk döneminde Beyaz Kuleye ayrıca Kalamarya Kulesi adı da verilmiştir.
Evliya Çelebi, deniz kenarındaki Kale-i Esed veya Kalamarya Kulesi’nin Kanuni Sultan Süleyman tarafından inşa edildiğini, içinde 40 ev, 3 sarnıç, buğday ambarları bulunduğunu belirtmiş, toplarının ancak Çanakkale’de ve Rodos’ta olanlarla mukayese edilebileceğini yazmıştır.
Beyaz Kule’nin giriş kapısı üzerindeki kitabesi (bugün için bu kitabe yoktur) kaldırılmış. Bu kitabe Türkçe olup, üzerinde şöyle yazarmış:
“Şir-i merdan Hazret-i Süleyman zaman Emriy yapılıp burc-ulesed oldu tamam.
Şir-i peyker ejderha toplar ki etrafındadır. Yaraşır bu kuleye Burc-u Esed dense tam.
Oldu tarihi dokuz yüz kırk iki bu kalenin Hicret-i peygamber-i ahır zamandan vesselam.”
Bu kitabe, Evliya Çelebi’den aktarılmıştır.
Selanik, Birinci Balkan Savaşı’nın sonunda 1912 yılında Osmanlı’dan ayrılarak Yunan Devleti’ne katıldığında kule beyaz renge boyanmış ve bundan sonra da “Beyaz Kule” olarak anılmıştır. Zamanla beyaz boyalar döküldüğünden, kule gerçek rengine dönmüştür.
Hazır kuleyi gezmişken biraz daha yürüyüp, Büyük İskender Heykeli’ni görmeyi ve heykelin yanında, kıyısında, köşesinde adı gibi “büyük” olan heykelle fotoğraf çektirmeyi unutmayın. 🙂
Atatürk Evi Müzesi
İlk gidişimde tadilatta olan müzeyi, 2. görme denemem Haziran 2015’de oldu. Ancak yine göremedim çünkü ziyaret için bula bula müzenin kapalı olduğu Pazartesi gününü bulmuşum. Benim gibi siz de eliniz boş dönmeyin diye tekrar söylüyorum. Atatürk Evi Müzesi Pazartesi günleri kapalı oluyor.
Atatürk Evi Müzesi, Aya Dimitriya Mahallesi’nde ve Apostolu Pavlu Caddesi üzerinde, 75 numaradadır. Hemen bitişiğinde, Türk Konsolosluğu vardır.
Atatürk Evi arşiv kayıtlarına göre, Selanik’in Koca Kasım Paşa Mahallesi, Islahhane Caddesi üzerindedir. Ev, bodrumu ile birlikte üç katlı ve bir avlu içerisindedir. Arşiv belgelerinden edinilen bilgilere göre, şimdi müze olan Atatürk Evi, 1870 yılından önce Rodoslu müderris Hacı Mehmed tarafından yaptırılmış olup önce İbrahim Zühdü adlı şahsa, daha sonra da yine Selanik halkından Abdullah Ağa ve Eşi Ümmü Gülsüm’e satılmıştır. Bu kayıtlardan anlaşıldığına göre Ev, Atatürk’ün babası Ali Rıza efendi tarafından inşa ettirilmemiş, sahiplerinden kiralanmıştır.
Selanik Sahili
Selaniklilerin ve turistlerin sahilde gezdiği, sahil şeridi boyunca kafelerin ve restoranların bulunduğu yer. Sahil şeridi boyunca Yunan gençliğinin de buluşma ve vakit geçirme mekânları bulunmaktadır. Sahilde yürüyüş yapabileceğiniz gibi bisiklet yolu da bulunmakta.
Ayrıca yüzen kafetaryalara (teknelere) binerek teknelerin içinde, denizin üzerinde bir şeyler içme, yazın serinleme ve şehrin tadını çıkarma imkânınız var.
Sahil şeridi üzerinde yerli halkın ve turistlerin ilgi gösterdiği ve bolca fotoğraf çektiği şemsiyeler bulunmakta. Birçok şemsiyenin yan yana olduğu bu nokta kışın sizi yağmurdan, yazın da güneşten koruyarak fotoğraf çekilme imkânı sunuyor. 🙂
Ladadika
Şehrin, en güzel tavernalarının bulunduğu alan burasıdır. Buradaki tavernalarda lezzetli Yunan yemekleri ve mezeleri yiyip, kendinizi Yunan ezgilerine bırakarak hem midenize hem kulağınıza ziyafet çekebilirsiniz.
Ladadika, 19. yüzyılda Mısır Pazarı olarak bilinen ve o zamanlar baharatçıların, peynircilerin ve özellikle yağcıların dükkânlarının olduğu meydandır. Bu alan,1917’de çıkan bir yangın ile kül olmuştur. Sonra yeniden Mısır Pazarı olarak düzenlenmiş ama eski görkemini tam olarak kazanamamıştır. Sonrasında bu dükkânlar tek tek kapanmış ve 1980 sonrası bu alan, Selanik’in eğlence merkezlerinden birisine dönüştürülmüştür.
Bu alandaki bazı tavernaların eski yağ fabrikasının yeniden düzenlenerek, şimdi tavernaya dönüştürüldüğünü biliyorum.
Kamara Meydanı (Galerius Kemeri)
Meydan, birçok turist ve Yunanlı için bir buluşma noktası olma özelliğini taşımaktadır. Bu kemer, M.S. 3. yüzyılın sonunda ve 4.yüzyılın başında, Roma İmparatorluğu’nun dört büyük liderinden biri olan ve Balkan Yarımadasının Yöneticisi olan Sezar Galerious’u onurlandırmak için yapılmıştır.
Kamara, antik çağda, şu anki gibi tek başına değildi. Yapı, Roma İmparatorluğu şehrinin Güney Doğu tarafında Galerious Sarayı’nın bir parçasıydı. Kamara, iki önemli yolun geçtiği noktada bulunuyordu ve buralarda pasajları vardı. Bu yol Selanik’in içinden, başından sonuna yatay şekilde geçen ve en önemli yollardan birisi olan Via Regia’nın ve kral dairesini Rotonda ile bağlayan şehrin içinden dikey şekilde geçerdi.
Kamara’nın iki duvarından birisi tamamen yok olmuş, batı duvarının ise üçte ikisi hala ayaktadır. Pasajlardan dört taneden, üç tanesi de hala ayaktadır. Duvarlarda, günümüze yok olmadan gelmeyi başaran mermer oyma yazıtlar vardır. Bunların çoğu 297’de Galerious’un, Perslere karşı kazandığı zaferleri anlatmaktadır. Bu resimler, Geç Antik Çağ’ın güzel örneklerindendir.
Selanik Rotonda
Rotonda, Selanik’in en eski ve gösterişli yapılarından birisidir. İsmini, dairesel olan şeklinden almaktadır. Bu yuvarlak binanın iç çapı 24,5 metre ve boyu 29.8 metredir.
Rotonda, M.S. 300 yılı civarında inşa edilmiştir. Yapılma nedeniyle ile ilgili iki rivayet bulunuyor. Birinci rivayete göre, Roma’nın ünlü yöneticisi Galerious’un mezarı olması için yapılmış fakat Galerious, Selanik’ten uzakta ölmüş ve toprağa verilmiş.
Daha yaygın olan ikinci rivayete göre ise, bina dini inanca hizmet etmesi için yapılmış ve Zeus’a adanmış. Theodosios döneminde (379-395) yapı, kiliseye dönüştürülmüş. Bina parlak sanat eserleri ve yüksek kalitede mozaiklerle süslenmiş. Bu mozaikler, Doğu’nun en eski duvar mozaikleri ve Selanik’in en önemli sanat eserlerinden sayılmaktadır.
Bizans Kale Surları (Kastra)
Kale, şehrin üstünde ve şehre hakim bir tepede bulunuyor. Kaleden, şehrin tüm güzelliğini panoramik olarak seyretme imkanı var.
Selanik surları, erken Hıristiyan ve Bizans askeri mimarisinin en iyi korunmuş anıtlarından birini oluşturmaktadır. 19. yüzyılın son çeyreğinde Cassander (M.Ö. 316) tarafından kentin temeli oluşturmak için yapılmış ve 20. yüzyılın başında uzun bir bakım geçirmiştir.
Selanik surları, şehrin dört tarafını içine alacak yani bütün şehri çevreleyecek şekildeydi.
Surların görünüşü bir masa gibi olup, uzunluğu yaklaşık 8 kilometreydi. Yüksekliği ortalama olarak 10 ile 12 metre civarındaydı ve kalınlığı 5 metreye ulaşıyordu. Yamaçların yan taraflarında, dikdörtgen kuleler inşa edilmişti. Surların güneybatısında 4.yüzyılda büyük Konstantin tarafından yapılmış bir yapay liman vardı, surların kuzeydoğusunda bitişik şekilde Akropoli vardı ve dikdörtgen kule ile dönüşümlü üçgen çıkmadan oluşan ayrı bir surdan oluşuyordu.
Selanik’in dört ana giriş kapısı bulunmaktaydı. İki kapı, batı bölümüne açılıyordu, «Hirisi Kapı ve Litaia Kapısı» ve diğer iki kapı doğu bölümüne açılıyordu, «Kassandreotiki Kapısı ya da diğer adıyla Kalamaria Kapısı, Yeni Hirisi Kapısı » Bu kapıların dışında birçok küçük kapı da mevcuttu. Bu küçük kapılar, genellikle askeri hizmet amaçlı kullanılmaktaydı. Sonraki zamanlarda, gerek depremler gerek saldırılar sonucunda surlar, onarım ve restorasyon görmüştür.
Aristotelous Meydanı
Aristoteles Meydanı, Selanik’in ana meydanıdır ve şehir merkezindeki Nikis Bulvarı üzerinde yer almaktadır. 1918 yılında Fransız mimar Ernest Hébrard tarafından tasarlanmıştır. Meydanın büyük bir bölümü, 1950’lerde inşa edilmiştir.
Bu meydan bugün, Selanik’in en çok bilinen meydanıdır ve şehir yaşamında önemli bir role sahiptir. Üniversiteye olan yakınlığı ile birçok genç burada vakit geçirmektedir. Düzenli görünümüyle ve sahip olduğu kafelerle meydan, Yunanların ve turistlerin de gözdesi durumundadır.
Figen Karaaslan Seyyahça © Haziran 2015