Park Güell: Sıra Dışı Bir Park
Barselona’daki 3. Günüm
Sabah 9.30 gibi uyanıp otelden çıkıyorum ve kahvaltı olarak bir şeyler atıştırıyorum. Yine metroya doğru yöneliyorum. Bugün sıra dışı mimarisiyle, yeşillikler içindeki Park Güell’i gezeceğim.
Bugün kendime daha güvenliyim çünkü artık metroyu öğrendim sayılır. Metro değil de otobüsü kullanmak isterseniz 24 numaralı otobüsle buraya ulaşabilirsiniz. “Barcelona Bus Turistic” otobüsleri de buradan geçiyor. Seçim sizin… 😉
Metrodaki hedefim, Liceu durağından, Park Güell’e yakın olan Lessep durağı oluyor. Bu durakta indikten sonra bir süre yürüyorsunuz. En başta insanda acaba nereden gideceğim fikri oluşsa da, durakta inenlerin çoğunun hedefi Park Güell olduğu için bazen kalabalığı takip etmek, yol sormaktan daha iyi bir seçenek olabiliyor.
İçgüdülerim, kalabalığı takip etmemi söylüyor ve öyle yapıyorum. Biraz yürüdükten sonra Park Güell tabelalarını görmeye başlıyorum. Park, biraz tepede kaldığı için parka ulaşmak için tepeye çıkmanız gerekiyor.
Enteresan olan da; parkın olduğu tepeye varmak için sokağa, yürüyen merdiven koymuşlar. Sadece kapalı mekanlarda yürüyen merdiven görmeye alışkın olan ben, ilk başta şaşırsam da sokaktaki merdivenlerden çıktıkça, bu durumu eğlenceli bile bulmaya başladım.
Kimi zaman yürüyerek kimi zaman açık havadaki yürüyen merdivenler ile parkın olduğu tepeye varıyorum. Tepeye varmakla zafer kazanacağınızı düşünmeyin. Henüz işiniz bitmedi. Şimdi sırada, sizi bekleyen uzun bir giriş kuyruğu var. Asıl zaferi, o kuyruğu aşınca hissediyorsunuz.
Beni parka götürecek yolda yürümeye başladım. Yolda, daha önce görmediğim bir müzik aletiyle, bilmediğim melodiler çıkaran bir genç vardı. Bir süre, müziğin ve Barselona’da olmanın keyfine bıraktım kendimi. Fotoğrafını çekip, sokak müzisyeninin parasını verip, yoluma devam ettim.
Aynı benim gibi birçok insan bu parkı görmek istediği için girişleri sıraya ve saatlere bağlamışlar. Ben 14.00 de girecektim. Girişime yarım saat daha vardı ve civarı keşfe çıktım. Zaman geldi çattı ve sonunda parka girdim. Parka giriş Kasım 2014 için 8 Euroydu.
Öncelikle şunu söylemeliyim ki Park Güell, şimdiye kadar gördüğüm en güzel parktı. Burayı çok sevdim. Barselona’ya gelmeden önce aklımda daha çok Sagrada Familia varken, Barselona’dan ayrılırken, en sevdiğim meydan olan Placa Reial dışında, aklım Park Güell de kalmıştı.
Elimdeki notlara göre bu parkın merdivenleri ve pavillion kısımları Gaudi tarafından Barselona’daki aristokratlar için yapılmış. Park ile ilgili tam olarak hissettiğim şu oldu. Sanki bizim ünlü kıvırcık saçlı ressamımız Bob Ross gelmiş ve “şu tepede yeşil, insanlara huzur veren bir park varmış” deyip bu güzel parkı çizmiş. Sonra sahneye Gaudi çıkmış ve demiş ki; “hadi buraya biraz hayal gücümüzü katalım, hatta hayal gücümüzün sınırlarını zorlayalım. Bu dünyasal ve bilindik çizgilerin dışına çıkan hatta masalsı bir şeyler katalım demiş ve bu parkı yapmış. 🙂
Park geniş bir alana yayılmış. Parkın içindeki evler masalsı görünümüyle, size kendinizi Hansel ve Gratel masalındaymış gibi hissettiriyor. Parktaki yapılar, sıra dışı hayal gücünün parkta form bulmuş hali…
Eusebi Güell, Barselona’nın kuzeyinde 17 hektarlık bir alan satın almış. Kamuya açık binalarla birlikte 60 tane evin inşaatı da yapılması planlanıyordu. 1900 yılında Güell, projeyle ilgili Gaudi ile görüştü. Gaudi 1914 yılına kadar bu alanda bu proje için çalıştı. 1918 yılında arazi devlete geçti ve Park Güell olarak halka açıldı.
Gelecek ziyaretçiler ve parka bakacak kişiler için iki tane ev inşa edildi. Binaların çatısında parlak ve renkli kiremitler kullanılmıştır. Parkın girişinde bulunan merdivenler de Gaudi’nin hayal gücünün ürünüdür. Dragon görünümlü bukalemun bu kısımda yer alır ve adeta parkın simgesi haline gelmiştir. Bu bukalemunu, hediyelik eşya satan dükkânlarda bardak, magnet gibi birçok formda görebilirsiniz.
Parkın içinde, parkın mimarı Gaudi’nin Müzesi de bulunmaktadır.
Gaudi Evi Müzesi
Gaudi Müzesi’ne giriş Kasım 2014 için 6 Euroydu. 1906-1926 yılları arasında Gaudi’nin yaşadığı ev, şimdi müze olarak hizmet vermektedir. Evin içinde Gaudi’nin eşyalarını ve çizimlerini görebilirsiniz. Parkın içinde Casa Trias da bulunmaktadır ancak burası ziyaretçilere açık değildir.
Tek başına ziyaret etmenin en zor kısımlarından birisi selfie dışında şöyle geniş açı fotoğrafını çekememekti. Parkta kendi kendime selfie çekmeye çalışırken, Çinli bir kız yanıma gelerek fotoğaflarımı çekebileceğini söyledi. O an, tam da ihtiyacım olan şey buydu. Biraz sohbet edip, bol bol fotoğraf çekildik.
Güzel anılarla Park Güell’den ayrıldım ve otele doğru yola çıktım. Epey yorulduğum için biraz kestirip, duş alıp yemek için dışarı çıktım.
Yemek
Tapaslara ara verip, kırmızı etle devam edeyim dedim. Yine La Rambla üzerinde Cafe Zarzouela’da kırmızı et yedim, gayet başarılıydı.
Dana Beef: 9,5 Euro.
Sarımsaklı ekmek: 1,75 Euro.
Ve kola toplam: 16, 75 Euro
Yemekten sonra çok sevdiğim Flamenko dansını izlemek için Placa Reial’da bulunan Torontos’da flamenko izlemek üzere yola koyuldum.
Figen Karaaslan © Seyyahça Haziran 2015