Ljubljana Gezi Rehberi
Yine gezeli çok olan ama ancak yazma fırsatı bulabildiğim bir yazı, Ljubljana gezim… Telaffuz edilmesi zor, gezmesi bir o kadar kolay ve keyifli bir şehir Ljubljana (Lubliyana). Görür görmez sevilen bir şehir buldum karşımda.
Daha önceden pek aklımda olmayan ancak gidiş dönüş 265 TL’ye Ljubljana uçak bileti fiyatı görünce, arkadaşların peşine takılıp gittiğim bir şehir oldu, Slovenya’nın başkenti Ljubljana…
Siz de ara ara uçak bileti fiyatlarına bakarak; bu şirin ülkeye, benim gibi uygun fiyatlı uçuşlar bulabilirsiniz. Bu sebeple gözünüz, Ljubljana’da olsun derim. 🙂
Plansız olan bu gezimde, yeni bir yer görme ve biraz İstanbul’dan uzaklaşma dışında pek bir beklentim olmayan şehir merkezine ulaştığımda, oldukça güzel bir şehirle karşılaşmam bana sürpriz oldu. Çünkü Ljubljana; güzel ve karakteristik binaları, düzenli sokakları, içinden geçen nehri ve nehrin üzerindeki köprü başlarındaki ejderha motifleriyle, görür görmez sevilen bir şehir…
Kentin kurucuları da görür görmez bu şehri sevmiş olacaklar ki şehrin ismi, Ljubezen’den gelen sevilen/sevgili demek.
Slovenya’ya Dair Bilgiler
Slovenya, Slavca’da “Slavlar Ülkesi” anlamına gelir.
Slovenya’nın başkenti Ljubljana’dır. Resmi adıyla Slovenya Cumhuriyeti, Orta Avrupa’nın güneyinde yer alır. İtalya’ya, Avusturya’ya, Hırvatistan’a ve Macaristan’a komşudur. Bir zamanlar Yugoslavya Sosyalist Federal Cumhuriyeti’nin bir parçası olan Slovenya, 1991’de bağımsızlığını ilân edip bağımsız bir devlet oldu. 1 Mayıs 2004’te Avrupa Birliği’ne katıldı ve resmi para birimi Euro oldu.
Ljubljana’yı Gezmek İçin Kaç Gün Gerekir?
Lubliyana küçük bir şehirdir. Şehri, bir veya iki günde gezip bitirebilirsiniz. Biz, Cumartesi sabah gittik ve Pazar akşamı geri döndük.
Sadece Ljubljana için bir gün yetebilir. Ancak gitmişken, Bled Gölü’nü de görmek isterseniz, 2 gün gerekir.
Özetle Ljubljana, hafta sonu kaçışları için uygun bir yer.
Ljubljana’ya ne zaman gidilir?
Soğuklarla aranız pek iyi değilse, Nisan- Ekim arası gitmek uygundur.
Ljubljana’ya ulaşım
İstanbul Atatürk Hava Limanı’ndan, Ljubljana Brnik Havalimanı’na uçuş bir saat 50 dakika sürüyor.
Havalimanından şehre varış ise yaklaşık 30-35 dakika sürüyor.
Brnik Havalimanı’ndan Ljubljana şehir merkezine ulaşım
Hava limanından her ne kadar otobüs de var denilse de, otobüs saatleri, özellikle hafta sonu çok seyrek olduğu için shuttle servisi ile gitmeye karar verdik.
Ljubljana’da shuttle servisi diğer birçok yerden farklı olarak sizi, kapıya kadar bırakıyor. Ücret, kişi başı 9 Euro tutuyor.
Havalimanından, şehrin merkezine doğru giderken zirveleri karlarla kaplı Alpler, sizi girişte karşılıyor. Ljubljana’nın dışındaki ağaçlar ve dağlarla çevrelenmiş şehri görünce, küçük bir kasabaya mı geldim acaba diye düşünmeden edemedim. Şehir merkezine giderken küçük, beyaz ve sivri tavanlı evler dikkatimi çekiyor yol boyunca… Yol aldıkça, modern binalar gözükmeye başlıyor. Bu sebeple acaba bu şehri beğenecek miyim diye düşünüyorum ister istemez.
Hostele varış
Shutle servisi, bizi hostelin önünde bırakıyor. Hostelimiz, dar sokağı ve karakteristik binaları olan şirin bir yer.
Hostelden içeri giriyoruz ve aramızda konuşuyoruz. Hostelin içindeki bayan bize Türkçe olarak, “Türk müsünüz?” diye soruyor. Evet diyoruz. Sohbet ettikçe, Gülser Abla’nın Slovenya’daki yaşam hikayesini dinliyoruz. Makedonya (Fyrom) Türkü imiş. Burada yaşıyormuş. Oğlu ile birlikte bu hosteli işletiyormuş…
Hostel kültürü biraz farklıdır. Hostelde kalmanın ana mantığı ucuza konaklamak ve yalnız yolculuk yapıyorsan, kendin gibi gezginlerle tanışmaktır. Hem ucuza kalıp hem aşırı konfor ve lüks beklentin varsa, hostelde kalmak hiç de iyi bir fikir değildir. Gülser Abla, hostele gelip de her şeye bahane bulan bazı Türk misafirlerden yana dert yandı bize… 🙂 Gülser Abla’ya samimiyeti ve misafirperverliği için teşekkür ederiz. Hostelde geceliği10 Euro’ya kaldık ve şikâyet edecek bir durumumuz yok. 🙂
Biraz, arkadaşın yanında getirdiği sandviçleri yiyerek kuvvet kazanıp, eşyalarımızı hostele bırakıp, şehri keşfetmek için dışarı atıyoruz kendimizi…
1. Gün (Cumartesi)
Ljubljana’da Görülecek Yerler
- Eski Şehir
- Şehir Merkezi
- Üçlü Köprü (Tromostovje)
- Bohinj ve Bled Gölü
- Vintgar Şelaleleri
- Postojna Mağarası
- Predjama Kalesi
- Tivoli Parkı
- Metalkova
Ljubljana Şehir Meydanı
Merkezde, Slovenyalı bir şair olan France Preseren’in heykeli bulunuyor. Preseren Meydanı olarak adlandırılan bu yerde bulunan şairin heykeli, karşısındaki binanın duvarı üzerinde duran bir objeye bakıyor çünkü burada, şairin kavuşamadığı büyük aşkı Julija var.
Meydandaki diğer dikkat çekici yapı da pembe rengiyle Franciscan Kilisesi’dir. Şehir merkezinde yer alan “Tromostovje Most” isimli “Üçlü Köprü”, “ZmajskiMost-Dragon” isimli “Ejderha Köprüsü” ve “Mesarski Most” isimli “Kasapçı Köprüsü, şehirde göze çarpan yapılardandır.
Üçlü Köprü (Tromostovje)
Slovence adı Tromostovje olarak bilinen Üçlü Köprü, Ljubljanika Nehri kıyısında yer alan paralel olarak sıralanmış üç adet harika köprüden oluşmaktadır.
Şehrin merkezinin tam orta yerinde bulunan köprülerden geçerek ünlü Sloven şair France Prešeren’in dev heykelinin bulunduğu Prešeren Meydanı’na, tarihi Eski Şehir bölgesine, açık hava pazarına ve Ejderha Köprüsü’ne ulaşılır.
Eski Şehir
Görkemli tarihi binalara ev sahipliği yapan Eski Şehir, Ljubljanika Nehri ile Kale Tepesi arasında yer almaktadır. Eski Şehir bölgesi; Mestni ve Gornji olmak üzere iki ana meydana ve bu meydanları birbirine bağlayan ortaçağ Avrupa’sını yansıtan sokaklara sahiptir.
Mestni Meydanı: Tarihi Belediye Binası ve Robba Çeşmesi ile ünlüyken; Gornji Meydanı bozulmadan günümüze ulaşmayı başarmış orta çağ binaları, kafe, restoranlarıyla dikkat çekmektedir.
Şehir küçük ama öyle güzel binalar ve detaylar var ki… Bakacak, insanı saracak detaylar var o yüzden de fotoğraf çekmek için çok malzeme var. Ljubljana, küçük bir Avrupa şehri görünümünde… Sokaklar temiz ve düzenli… İnsanlar da, şehrin kendisi gibi huzurlu ve dingin gözüküyor. Ljubljana halkı, İngilizce biliyor ve soru sorduğunuzda yardımcı oluyor. Şehrin insanının, mesafeli bir sıcaklığı var. (Benim tercih ettiğim) İnsanlar, bazı Avrupa ülkelerinde olduğu gibi soğuk gözükmüyorlar.
Şehir merkezindeki, Ljubljana’nın adeta simgesi olan ejderha motifli köprüyü, güzel binaları görünce içim keyifle doluyor. Sırf köprünün önünde en az 10 adet fotoğraf çekiyorum. Şehrin ortasından nehir geçen Floransa gibi Ljubljana da, bana çok güzel gözüküyor.
Köprüyü ve fotoğraf faslını bitirince şehirde kurulu olan pazarı geziyoruz. Pazarın içinde meyve, sebze, oralara özgü bir içecek olan ballı alkollü içkiler, peynirler, marmelatlar ve hediyelik eşyalar var. Pazar tezgâhını dolaşıp, ballı votka ya da rom olan içkiyi satan kişi bana denettiriyor ama benim damak tadıma pek hitap etmiyor.
Bir iki tezgâh sonrasında, hediyelik eşyalara bakıyorum. Bu objeler ağırlıklı olarak renkli camlara, tahtaya ve seramiğe işlenmiş. Objelere bakıp, İngilizce konuşuyorum tezgâhtaki genç kızla… Bana, “Neredensin?” diye soruyor. Türkiye’denim diyorum. Orası neresi diyor. 🙂 Anlaşılan, buraya Türkler çok sık gelmiyor. Ben de Türkiye’nin, Yunanistan ve Bulgaristan’a komşu olduğunu söylüyorum. 🙂
Biraz daha ilerleyince, panayır yeri gibi bir yer görüyorum. Geleneksel kıyafetlerini giymiş Slovenyalı kadınlar, bir sahne platformu üzerinde şarkı söylüyorlar.
Kulağımıza gelen melodi çok tanıdık: Kalinka… Biz de bu kalabalığın içine karışıyoruz. Sahnenin yanında, dev bir şişme matruşka bebek var. Ne söylediklerini anlamasak da, alkışlarımızla onların coşkusuna ortak oluyoruz. Şarkı sonrasında sahneden indiklerinde, iki Slovenyalı kadınla fotoğraf çektirmek istiyorum. Bu isteğime olumlu yanıt veriyorlar.
Slovenyalılar genel olarak, sıcak ve güler yüzlüler. O an, buraya iyi ki gelmişim diye düşünüyorum.
Fotoğraf için teşekkür edip onları, o alanda bırakarak şehri keşfe devam ediyorum. Şehrin içerilerine, diğer bir deyişle kalbine doğru ilerliyoruz. Uzakta ve tepede kalan Ljubljana Kalesi bize birçok açıdan gözükerek, davetkâr bir şekilde göz kırpıyor sanki… 😉
Şehirdeki karakteristik binalar ve şehirdeki detaylar öyle güzel ki, adeta fotoğraf çekilmeye doyamıyoruz. Şehrin simgesi sayılan ejderha kostümlü biriyle, diğer çocuklar gibi fotoğraf çekilmek istiyorum. O da kırmıyor beni “Ejdercim” ile birlikte fotoğraf çekiliyoruz. 🙂
Kiliselerin, diğer renkli binaların seyrine ve fotoğraflarına doyduktan sonra füniküler ile yukarıya, kaleye çıkıyoruz. Fiyatı: Tek yön için 2 Euro.
Ljubljana Kalesi
Şehrin ilk kuruluşundan bu yana varlığını sürdüren Ljubljana Kalesi şehrin, en önemli simgelerinden biridir. Kaleye, Krekov Meydanı’ndan hareket eden modern bir füniküler ile ulaşılabilmektedir.
Ljubljana Kalesi içerisinde ilgi çeken kısımlar; şapel ve zindan bölümleridir. İçerisinde, Ljubljana’nın eski tarihlerden günümüze gelişini anlatan üç boyutlu belgesel filmler oynatılmaktadır.
Kalenin en yüksek bölümü olan gözetleme kulesi; Ljubljana şehrinin tamamının, Sava Nehri’nin ve hatta Alpleri’nin görülebileceği muhteşem bir panoramik manzaraya sahiptir.
Kaleden aşağıya indiğinizde, dikkatinizi çekecek birkaç yapı bulunur. Bunlardan birisi, XIII. yüzyılda yapılmış belediye binası olan “Mestna Hisa”… Belediye binasının hemen önünde Venedikli bir heykeltraş tarafından yapılan bu çeşme, şehrin üç nehri olan Sava, Krka ve Lyublianka’yı temsilen inşa edilmiştir.
Kalede, eser olarak pek bir şey yok ama manzara olarak güzel… Bence kalenin dışı, içinden daha etkileyici gözüküyor. Kaleyi gezdikten sonra soğuğun ve saatlerdir ayakta olmanın etkisiyle yoruluyoruz ve kendimizi kalenin içindeki kafeye atıyoruz. Peynirli tost ve cappuccino sipariş ediyorum. 1,80 Euro cappuccino ve 3,5 Euro da tosta ödüyorum. İçerinin sıcağında dinleniyorum ve enerji topluyorum.
Şehrin tadına daha iyi varmak için yürüyerek, kaleden inmeye karar veriyoruz. Kalenin yan tarafındaki yerden tepeden, kuş bakışı olarak panoramik şehir manzarasını izliyor ve bol bol fotoğraf çekiyorum.
Park gibi bir yerden geçerek, hostele dönüş yoluna koyuluyoruz. Parkın içinde temiz havayı, şehrin dingin ve güvenli atmosferini içimize çekiyoruz.
Yürürken, iki oyuncu köpek ağızlarındaki sopayı, sırayla üçümüzün ayaklarının dibine koyarak kendileri için o sopayı atmamızı istiyorlar. Oyunlarına, bizi de dahil ediyorlar. Öyle şirinler ki, yaklaşık on beş dakika onlarla oynuyoruz. Bu tatlı afacanların da fotoğraflarını çekip, yolumuza devam ediyoruz.
Tivoli Parkı
Şehir merkezinin batısında yer alan Tivoli Parkı, 5 kilometrekarelik bir alan üzerine kurulmuş olan büyük bir yeşil alandır.
Şehrin en büyük ağaçlık alanı olma özelliğini taşıyan park içinde; çiçek bahçeleri, çeşmeler, heykeller, çimenlik alanlar, göller, oyun parkları ve ormanlık alanlar bulunmaktadır.
Piknik yapmak ve şehirden uzaklaşıp doğaya dönmek isteyenlerin mekânı olan Tivoli Parkı içerisinde, doğa yürüyüşü yapmak için özel parkurlar içeren Rožnik Tepesi bulunmaktadır.
Park içerisinde bulunan Tivoli Kalesi, 17. yüzyıl Rönesans mimarisinin en güzel örneklerinden biridir. Tarih boyunca ülkenin önemli dini ve siyasi liderlerini bünyesinde toplamıştır. 1967 yılında kale, resmi olarak Uluslararası Grafik Sanatları Merkezi olarak kullanılmaya başlanmıştır.
Aziz Nicholas Katedrali
Ljubljana Katedrali olarak da bilinen Aziz Nicholas Katedrali, yeşil kubbesi ve ikiz kuleleriyle şehrin en dikkat çekici yapılarından biridir.
Katedralin bulunduğu alan üzerinde 1262 yılında Roma mimarisi tarzında inşa edilmiş olan bir kilise bulunduğu bilinmektedir.1361 yılında çıkan bir yangında yok olan bu kilisenin yerine 1461 yılında Gotik mimari stilinde bir başka kilisenin inşa edilmiş olduğu kaydedilmiştir. Bu kilise ise 1469 yılında savaşlar esnasında yıkılmıştır.
1701–1706 yılları arasında, mimar Andrea Pozzo tarafından aynı bölge üzerine, Barok stilindeki Aziz Nicholas Katedrali inşa edilmiştir.
Aziz Nicholas Katedrali, Latin haçı şeklindedir. Duvarları, Barok stilindeki fresklerle ve güzel tablolarla dolu katedralin iç dekorasyonuna, dönemin ünlü sanatçıları katkıda bulunmuştur.
Katedral, haftanın her günü 07.00 – 12.00 ve 15.00 – 19.00 saatleri arasında ziyarete açıktır.
Adres: Dolnicarjeva Sokağı, No: 1, Ljubljana.
Fransisken Müjde Kilisesi (Prešeren Meydanı)
1646–1660 yıllarında Barok stilinde inşa edilmiş olan Fransisken Müjde Kilisesi, Prešeren Meydanı üzerinde yer almaktadır.
Pembe renkli, göz alıcı mimarisiyle Ljubljana’nın en dikkat çekici dini yapılarından biri olan kilisenin ana mihrabı, ünlü heykeltıraş Francesco Robba tarafından tasarlanmıştır.
Kilisenin hemen bitişiğinde 13. yüzyıldan kalma bir Fransisken Manastırı göze çarpmaktadır. Manastır içerisinde yaklaşık 70,000 tarihi kitap ve el yazması içeren büyük bir kütüphane bulunmaktadır.
Adres: Prešeren Meydanı, Şehir Merkezi, Ljubljana.
Şehri yeterince gezdikten sonra hostelde telefonları şarj edip biraz dinlenip ve üzerimizi değiştirip, yemek yemeğe gidiyoruz. Yemeği nerede yiyeceğimize karar vermeye çalışırken şehirde İtalyan, Latin Amerika ve Amerikan mutfağının baskın oluşunu gözlemliyoruz.
Figen Karaaslan Seyyahça © Mayıs 2016
2 Yorum
sohbet
Harika resimler ya 🙂 paylaşımınız için tesekkurler..
Figen Karaaslan
Teşekkür ederim. 🙂