Kadıköy
İstanbul,  Şehir Efsaneleri,  Yurt içi

İstanbul Semtlerinin İsimleri Nereden Geliyor? 2

Eski İstanbul

İstanbul semtlerinin isimleri nereden geliyor konulu yazıma, 2. bölüm ile devam ediyorum. Sizi de, bu yazı vesilesiyle İstanbul’un tarih kokan sokaklarında dolaşmaya davet ediyorum. İstanbul Semtlerinin İsimleri Nereden Geliyor 1 ve İstanbul Semtlerinin İsimleri Nereden Geliyor 3 yazılarıma da bu linklerden ulaşabilirsiniz.

Merak etmeyin, sokak sokak dolaşırken kaybolmazsınız çünkü ben de size eşlik edeceğim. 🙂

Çatladıkapı: Bizans zamanında yapılan surların Sidera adı bir verilen kapısı, 1532 tarihinde meydana gelen depremde çatlayınca; hem semt hem de kapı Çatladıkapı olarak anılmaya başlamıştır.

Çemberlitaş: Bizans’ın en önemli meydanlarından Constantinus Forumu’nun bulunduğu yerdeki büyük sütunlardan birisi olan Çemberlitaş, semte adını vermiştir.

Çengelköy: Eskiden gemi çapaları bu köyde yapıldığı için semtin isminin buradan geldiği tahmin edilmektedir.

Çıksalın: Güzel manzaralı, geniş bir çevreye hâkim olan bölgeye, halk arasında “çık, salın” denilmeye başlanmıştır.

Eminönü: Osmanlı döneminde çarşıdaki esnafı denetleme yetkisi ‘Emin’lere aitti. Semt, adını burada bulunan ‘Gümrük Eminliği’nden alır.

Feriköy: Adını, Sultan Abdülmecit ve Abdülaziz dönemlerinde yaşayan Madam Feri’den alır. Bölgede bulunan geniş topraklar, padişah tarafından Madam Feri’nin eşine bağışlanmıştı. Madam Feri’nin eşi ölünce semt, onun ismiyle anılmaya başlandı.

Galata: Gala, Rumca da “süt” anlamına gelir. Bir rivayete göre, Galata’nın adı semtteki süthanelere gönderme yapılarak türetildi. Başka bir görüşe göreyse, İtalyanca ‘denize inen yol’ anlamına gelen ‘galata’ kelimesi düşünülerek, semte bu isim verildi.

Harbiye: Harbiye’de yerleşim, 1870 yılında Beyoğlu yangınında evsiz kalan Levantenler ve gayrimüslimlerin çevredeki kâgir binalara taşınmalarıyla başladı. Şehir yavaş yavaş Harbiye’ye, Pangaltı’ya doğru, daha çok askeri ve idari yapılarla uzanmaya başladı.

Harbiye- İstanbul

Semte adını veren Mekteb-i Harbiye, padişah II. Mahmut’un emriyle 1834 tarihinde kuruldu. Günümüzde Askeri Müze olarak kullanılan binası 1864 yılında II. Abdülhamit tarafından inşa ettirildi.

Horhor: Fatih’te bulunan semt, adını Horhor çeşmesinden alır. Rivayete göre: Fatih Sultan Mehmet bölge civarında yürürken yerin altından su sesleri duyar ve yanındakilere, “Buraya bir çeşme yapın, baksanıza ‘hor hor’ su sesleri geliyor” der ve padişahın emri üzerine buraya bir çeşme yapılır. Çeşme de, semt de Horhor ismiyle anılmaya başlar.

İstanbul Semtlerinin İsimleri Nereden Geliyor?

Kadıköy: Efsaneye göre; yer değiştiren bir kavim, yeni yerleşimlerine nasıl ulaşacaklarını öğrenmek için bir kahine danışır. Kahin kavimdekilere, körler ülkesinin karşısına yerleşmelerini söyler.

Bugünkü İstanbul’a ulaşan kavim, bulundukları taraf boşken karşı kıyıda bir yerleşim olduğunu fark eder. Vardıkları yerin avantaj ve güzelliklerini fark edemeyen karşı kıyıdaki insanların ancak “kör” olabileceklerini düşünüp oraya yerleşirler. Böylece bugünkü Kadıköy yöresindeki yerleşim, körlerin yeri anlamındaki Kalkedon adını alır.

İstanbul’un fethinden sonra Kadıköy’ün ilk yerleşim yeri, bugün Osmanağa Cami’nin olduğu yerlerdir. 18.Yüzyıla gelene kadar Kalkedon, özellikle zengin Rumların yerleştiği bir sayfiye yeri olmuştur. Fetihten sonra, buranın yönetimi İstanbul kadısı, Hızır Bey’e verildiği için ilçenin bugünkü adının Kadıköy olduğu sanılmaktadır.

Karagümrük: Bizans surlarının girişlerinden biri olan Edirnekapı’nın hemen altında olan Karagümrük semtinin adı, Osmanlı zamanında burada bulunan gümrükten gelmektedir.

Kurtuluş: Kanuni Sultan Süleyman döneminde Sakız Adası’ndan getirilen göçmenlerin yerleştirilmesi ile yerleşim bölgesi haline gelmeye başlamıştır. Kurtuluş semti, eskiden “Tatavla” ismiyle anılırmış. Tatavla; Rumca “ahır” anlamına gelen, “Ta Tavla”dan türeyerek konulmuş. O dönemlerde sarayın ahırlarının ve otlaklarının bu bölgede bulunması bu ismi almasına sebep olmuş. 1929 yılında çıkan büyük yangından sonra semt, bugünkü “Kurtuluş” adını almış

Okmeydanı: Fetih Ordusu, kuşatmanın bir kısmını burada kurulan karargâhta geçirmiştir. Semtin ismi de böylelikle Okmeydanı olarak kalmıştır.

Samatya: Bizanslılar döneminde kum tedavisi yapılan kumsalı dolayısıyla Psammothia olarak adlandırılan semte, Osmanlı döneminde “Samatya” denilmeye başlanmıştır.

Sütlüce: Sütlüce semtinin olduğu yerde, eskiden Süt Menbat isimli bir Rum köyü vardı. Köyün bir köşesindeki bakır bir kadın heykelinin memelerinden su akarmış ve bu suyun, kadınların sütünü çoğalttığına inanılırmış. Bu inanıştan dolayı semtin adı, Sütlüce olarak kalmıştır.

Şaşkınbakkal: Henüz yerleşimin olmadığı dönemlerde yaz günleri denizden yararlanmak için bölgeye gelenler ve burada bir bakkal dükkânı açıldığını görenler, burada iş yapılmayacağını düşünerek bakkala “şaşkın bakkal” yakıştırması yapmışlardır. Bundan sonra da semtin adı Şaşkınbakkal olarak anılmaya başlanmıştır.

Şişli: Söylencelere göre: Şiş yapımıyla uğraşan ve şişçiler diye anılan bir ailenin burada bir konağı olduğu ve ‘Şişçilerin Konağı’nın zamanla değişikliğe uğrayarak, ‘Şişlilerin Konağı’ hâline gelmesiyle, semtin adının Şişli olarak kaldığı tahmin ediliyor.

Figen Karaaslan Seyyahça © Eylül 2012

 

 

Kendim için modern bir Seyyah Kadın gezgin diyebilirim. Yaşamın, bir yol ve yolculuk olduğuna inanıyorum. Seyahat etmeyi, insanı içsel yolculuklara taşıdığını düşündüğüm için seviyorum. Bu sebeple de, fırsat buldukça, bir seyyah gibi geziyorum ve yolculuk yapıyorum. Yaşamın, paylaştıkça zenginleştiğine ve anlamlandığına inandığım için de; gördüklerimi ve yaşadıklarımı Seyyahça’da yazarak, paylaşıyorum. Yaşam yolunda yolculuk ederken; 2014 yılında, Yaşamı Kullanma Kılavuzu isimli bir kitap yazdım ve yayınlattım. Mersin Üniversitesi Seyahat İşletmeciliği ve Yakın Doğu Üniversitesi Halkla İlişkiler ve Reklamcılık mezunuyum. 10 yıldan fazla reklam-metin yazarlığı, editörlük ve içerik editörlüğü yaptığım profesyonel meslek hayatıma; editörlük, kurumsal iletişim ve dijital pazarlama ile devam ediyorum.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.