MEİS ADASI REHBERİ ve GEZİLECEK YERLER
Türkiye’ye, Yunanistan’dan çok yakın bir ada Meis. Bu adaya Türkler Meis, Yunanlar ise Megisti diyor. Adanın İtalyanca adı ise Kastellorizo. Kaş’a çok yakın olduğu için birçok kişi günübirlik gitmeyi tercih etmiş ancak ben 3 gece kaldım. Bu yüzden size bol gözlemli ve deneyimli bir Meis Adası Rehberi yazıyorum.
Burası oldukça sakin bir ada, kafa dinlemelik. Yorulmadan gezmek ve kafa dinlemek için ideal. Tam bir kendini tembelliğe bırakma, hiçbir şey yapmama ve anı yaşama adası…
Meis’e Nasıl Gidilir?
Ada, Kaş’ın tam karşısı. Ortalama 30 dakikada Kaş’tan adaya varılıyor. Meis Adası 6 kilometre uzunluğunda, 3 kilometre genişliğinde ince ve sivri bir ada. Kaş Liman’dan kalkan Meis Express ile Mayıs ayında, bu adaya gittim. (2023) Meis Feribot da, aynı günlerde adaya gidiyor. Mayıs ayında sezon yeni açıldığı için çok kalabalık değildi. Videoda 6-7 kişi gidiyoruz demişim ama bir 12 kişi de üstte varmış. 🙂
09.30 gibi Kaş limandan feribot kalktı. Adadan dönüş de, her gün 16.00’da oluyor.
Kapı Vizesi Var mı?
Ne yazık ki pandemiden beri Yunan Adalarına kapı vizesi uygulanmıyor. Yeşil pasaport ile vizesiz, Bordo pasportlar ise Schengen Vizesi ile adaya girebiliyor.
Adaya vardıktan sonra limandan, adanın öteki ucunda olan Megisti Otel’e yürüyerek gidiyoruz. Bazı oteller, sezonu tam açmamış. Konaklayacağımız Megisti Otel ise sezonu yeni açmış. Kapıda bizi otel çalışanı Anna, çok sıcak bir şekilde karşılıyor. Odaya çıkıyoruz. Odanın manzarası harika! Hem kaleyi hem de limanı görüyor.
Eşyaları otele bıraktıktan sonra dolaşmaya çıkıyoruz. Otele yakın olan Remozza’da, denize karşı kahve içiyoruz ve kremalı börek yiyoruz.
Sonra da adada merkezde bir yürüyüş yapıyoruz ve fotoğraf çekiyoruz. Sonra acıkıyoruz ve nerede, ne yesek diye volta atıyoruz. (Κάνουμε βόλτα)
Dolaşırken ‘To Paragadi’ restoranın sahibi Kostas, bizi kapıda karşılıyor. Biraz Türkçe biraz İngilizce biraz Yunanca konuşarak ayak üstü sohbet ediyoruz. Kendisi gayet konuşkan ve canayakın biri. Burada oturmaya karar veriyoruz.
Yemeklere gelince: Bebek karides gayet lezzetliydi. Ahtapot salatasını da beğendik. Domates soslu midye, alışkın olmadığımız bir tat olsa da iyiydi. Mekan zaten deniz kenarı. Plomari uzo da bulduk. Plomari’ciler için ada genelinde plomari bulmak kolay. Uzoyla birlikte, iki kişi toplamda ortalama 75 Euro ödüyoruz.
Kostas’ın aynı zamanda, adanın önemli ulaşım aracı olan bir kayığı da var. Sabahları mağaraya tur yapıyor. Bize de söylüyor. “Sizin otelden bir çift alacağım, siz de yarın sabah gelin” diye. “Benim klastrofobim var kayıkla mağaraya gidemem” diyorum. “Bu deneyimi yaşamalısın” diyor.
Yemeğimizi yedikten sonra yol üstündeki cafe bar olan Stratos Cafe’ye oturuyoruz. Burası, sonradan bizim favori oturma mekanımız oluyor. Ben frape ve sakız likörünü tercih ediyorum. Denize karşı içeceklerimizi yudumluyoruz ve otele dönüyoruz.
2. Gün
Otelin kahvaltısı, birçok Yunan kahvaltısına göre gayet zengin. Kostas’ın kayığı geliyor ama ben gidemiyorum. Malum, klastrofobi sorunları. Gitmiyorum çünkü adanın meşhur Mavi Mağarası’na kayıkla küçük bir delikten kafa eğilerek giriliyor yani hiç benlik değil. Onlar da hava rüzgarlı, deniz dalgalı olduğu ve sular yükseldiği için o küçük girişten mağaraya girememişler.
Başka bir mağaraya girmişler.
Tur güzergahı içinde olan Aya Yorgi Adası’nın ve Saint George Plajı’nın güzel olduğunu ve sahiplerinden birinin de Türk olduğunu duymuştum ama sezon henüz tam açılmadığı için gittiğimiz zaman kapalıymış. Tur ücreti kalabalıkken 10 Euro. Değilken 15 Euro. Yani kayık dolmazsa, biraz daha ödemeniz gerekebiliyor. Hava kapalı ve serin olduğu için bugün denize giremiyoruz.
Adada biraz tur atıyoruz. Kaleye çıkıyoruz ve fotoğraf çekiyoruz.
Akşam nerede yemek yiyelim diye bakınıyoruz ama bazı restoranlar, henüz sezonu açmamış. Balık hali gibi olan bir yerin arkasında salaş bir kebapçı var ama pita (ekmek içi) kebap olmadığı için yememeye karar veriyoruz. Çünkü aylardır pita canımız çekiyor.
Pitadan yana şans bize gülmeyince, Lazarakiz Restoran’da yemeye karar veriyoruz. Yunan usulü caciki, Yunan salatası, bebek karides ve ahtapot yiyoruz. Yemekler mideye hitap ederken, denizin dibinde olan masaların manzarası da göze hitap ediyor. İçecek tercihimiz yine Plomari…
Restoranın sahibi, farklı bir karakter. Restoran kalabalıkken, başta bizimle çok konuşmasa da bir süre sonra konuşmaya başladık. İstanbul’a sık gelirmiş. “Özellikle Sultanahmet taraflarını biliyorum” dedi. Bize yemek sonrasında ikram olarak, çay bardağında kahve ve limon karışımlı bir tatlı ikram etti. Biz de ona; “tam Sultanahmet tarzı bir tatlı olmuş” dedik. Burada ortalama 65 Euro hesap ödedik.
Bir şeyler içmek için bu sefer Meltemi Cafe’ye gidiyoruz. Buraya adanın gençleri ve askerleri de geliyor. Servis ve hizmet olarak biz pek beğenmedik ama genelde kalabalık oluyor. Adada akşam yapılacak pek bir şey olmadığı için otele dönüyoruz.
3. Gün
Bugün artık dönme vakti. Havada güneş var denize girmeyi deneyelim diyoruz ama buz gibi ben giremiyorum. Biraz güneşleniyoruz. Bize çok iyi davranan ve bizi çok iyi ağırlayan Anna ile vedalaşıyoruz. Sizin de yolunuz Otel Megisti’ye düşerse, Anna’ya benden selam söyleyin.
Yol üstündeki parkta hazır boşken salıncağa biniyorum. Sonra yine favori mekanımız olan Stratos Cafe’ye oturuyoruz. Burada kuruyemiş, atıştırmalık ve içecek bir şeylerle adada kalan son saatlerimizin keyfini çıkarıyoruz. Çok kimse olmadığı için sıra beklemeden pasaport kontrolünden çıkıp feribota biniyoruz. Kimse olmadığı için zamanından biraz önce feribot kalkıyor. 25-30 dakika sonra yine Kaş’tayız.
Adada Gezilecek Yerler
- Kale
- Etnoğrafya Müzesi: Aynı zamanda Osmanlı’dan kalma bir cami… Giriş ücretli
- Mavi Mağara
- Aya Yorgi Adası ve Saint George Plajı
Son olarak şunu söylemek istiyorum. Adada kedilere pek baktıkları söylenemez. Adadaki kediler zayıf ve perişan gözüküyor. Meis’e giderken yanınıza biraz kedi maması alırsanız çok iyi olur. Ben dönüş için feribota binerken bir kedi açlıktan ya da hastalıktan ağlıyordu. Vaktim olmadığı için bakamadım ama aklım da kaldı.
Seyyahça Figen Karaaslan Mayıs 2023