Sakız Adası Hakkında Bilgi
Her tarafındaki sakız ağaçları ve haliyle de esintiyle birlikte buram buram sakız kokusu gelen bir ada, Sakız Adası…
Sakız Adası’nın İsmi Nereden Geliyor?
Adanın birçok ismi ve haliyle bu isimlerle de ilgili bazı rivayetler bulunmaktadır. Türkçe Sakız Adası, İngilizce Chios ve Yunanca (Χίος) Hios olarak adlandırılıyor ada… Diğer bir adı da Hora’dır. Yunan Mitolojisi’ndeki efsanevi Girit Kralı Olinopionos’un kızı olan Chioni’nin adından Chios ismi geldiği de söylenir.
Adayı, biraz daha yakından tanıyalım.
Sakız Adası Hakkında Bilgi
Kuzeydoğu Ege adalarından biridir. Çeşme’ye olan uzaklığı 8 mildir. Lesvos (Midilli) Samos (Sisam) adalarının ortasında kalır. Pire Limanı’na ise 165 mil uzaklıktadır. 840 kilometrelik yüzölçümü ile Yunanistan’ın 5. Büyük adasıdır. Adaya bağlı olan Psara ve İnusses isimli iki küçük adası bulunmaktadır.
Sakız Adası, sadece sakızın anavatanı değil, İlyada ve Odessa isimli kitapları yazan Homeros’un da anavatanıdır.
“Bizim ardımızdan biraz sonra
İşte sarışın Menelaos yetişiyor Lesvo’ya.
Uzak yolculuğu hesapladığımız o yere…
Sakız’dan daha öteye çıkarsak,
Kayalıklı Psiria’ya doğru bırakırsak
Solumuzda, burada ya da aşağıya rüzgârlı Miman’daya doğru…”
Homeros
Homeros’un dışında, matematikçi Hipokrat’ın da doğduğu yerdir.
Sakız Adası’nın Tarihi
Büyük İskender’in adayı işgaliyle birlikte Helenistik etki altına giren ada, 9. Yüzyıldan itibaren Bizans İmparatorluğu’nun etkisine girmiştir. Bu süreçte Arap Devletlerinin işgallerinden korunmak için kaleler ve kale şeklinde köyler inşa edilmiştir. Mesta ve Pirgi köyleri, bunlara örnektir. Cenevizliler de bu dönem de ada ile yakın ticari ve ekonomik ilişkiler de olmuşlardır. Bizanslıların adayı koruyamadığını öne sürerek, işgal etmişlerdir.
Rodos ve Malta Adası’nı fethettikten sonra 1566 yılında Osmanlı İmparatorluğu, Sakız Adası’nı himayesine almıştır. O yıllarda damla sakızı ve ipek böceği üretiminde önde gelmekteydi. 1854- 1885 yıllarında ada, denizcilik konusunda da çok gelişmiştir.
Ada, 1912 yılında Yunanistan’a bağlanmıştır. 1913-1922 yılları arasında Anadolu’dan gelen birçok göçmen buraya yerleşmiştir. Günümüz ada halkının çoğu, Anadolu’dan gelenlerin torunlarıdır.
Sakız Adası Gezilecek Yerler
- Kale
- Jüstinyen Müzesi
- Bizans Müzesi
- Nea Moni Manastırı
- Arkeoloji Müzesi
- Agia Markella Manastırı
- Halk Bahçesi
- Korais Kütüphanesi
- Agio Galas Mağarası
- Olimpi Mağarası
- Denizcilik Müzesi
- Tıp Müzesi
- Pyrgi Köyü
- Olympi Köyü
- Mesta Köyü
- Volissos Köyü
- Kardamıyla Köyü
- Armolia Köyü
- Kallimasia Köyü
Ermioni Aparta Varış
Konakladığım yer, Agia Ermioni isimli küçük ve şirin bir liman köyü…
Kaldığım apartın ismi, bu köyün ismiyle aynı… Öyle sessiz ve huzurlu bir yer ki, kafa dinlemek için çok ideal.
Kaldığım yer, otel değil bir apart otel. Hatta Yunanistan’da yaygın olan ismiyle bir kiralık oda denebilir. “Enoikiazomena domatia” yazısını gördüğünüz yerlerde bu hizmeti alabilirsiniz.
Ben, meşhur konaklama sitesinden yerimi önceden ayarlamıştım. Kalacağım yerin adı Ermioni. Beni, bir kadın karşılıyor. İlk olarak İngilizce konuşarak anlaşmaya çalışıyorum ancak hanımefendinin, pek de İngilizcesi yok. Bu şekilde anlaşamayacağımızı anlayıp, Yunanca konuşmaya başlıyorum. İsmimi soruyor, “Figen” diyorum. Anlamıyor ve tekrar soruyor. Ben de daha önceki Yunanistan seyahatlerinden edindiğim tecrübeyle şunu diyorum. “İsmim, İfigenia gibi söyleniyor. Sadece baştaki i ve sondaki a harfi yok, gerisi aynı…” Diyorum. İlk kez Yunanistan’a gittiğimde birçok kişi, adım Figen dememe rağmen bana İfigenia demişti. Ben de üstelememiş, “tamam, burada da böyle olsun.” demiştim. 🙂 Kadın da açıklamama rağmen “A, tamam İfigenia.” dedi. Olur, o da olur dedim. 🙂
İfigenia, aslında Yunan mitolojisinde bir kadın karakter. Madem bahsi geçti, yeri gelmişken onun da hikayesini; adı benzesin ama sonu benzemesin diyerek anlatayım. 🙂
İfigenia’nın Hikayesi
İphigenia (İfigenia)
Eski Yunan mitolojisinde Kral Agememnon ile Kraliçe Klytaimestra’nın kızıdır.
Efsanesi ise şöyledir: Truva’yı işgal etmek üzere yelkenli gemilerle yola çıkan kral, Aulis yakınlarına geldiği sırada, birdenbire rüzgâr kesilir. Komutanlardan biri Agamemnon’a akıl verir. Güzel kızı İfigenia’yı tanrı Artemis’e kurban ederse rüzgâr çıkacak, gemiler ilerleyecektir. Agememnon, uzun uzun düşünür; Truva’yı almak bir şeref meselesidir ancak kızını da Tanrı’ya kurban etmek bir baba için hiç kolay bir şey değildir. Sonunda, görev ve vatan sevgisi üstün gelir. Agememnon karısına, İfigenia’ya iyi bir kısmet bulduğunu ve onu evlendireceğini söyleyerek kızını alır ve tapınağa götürür. İfigenia evleneceğini sanırken cellâdın satırı, kızın başını gövdesinden ayırır.
İfigenia kurban edildikten sonra hava değişir, gemiler Aulis’ten ayrılır ve Truva işgal edilir. Kral, muzaffer bir komutan olarak yurduna dönünce karısı katil babadan öç almak için sabırsızlanmaktadır. Agememnon, karısıyla saraya girer ve bir daha da dışarı çıkamaz. Kraliçe Klytaimestra kızının öcünü alımış ve kocasını öldürmüştür.
Trajedi, bu kadarla da bitmez. İfigenia’nın ağabeyi Orestes de bu sefer, babasının öcünü almak için annesini öldürür.
Yunanlı şair Aiskhylos’a göre İfigenia olayı böyle olmuştur. Yalnız, başka bir söylenceye göre de Agememnon, kızını Artemis’e kurban edeceği sırada tanrı kıza acımış, onun yerine hemen bir geyik göndererek onu kurtarmıştır. Artemis, İfigenia’yı Taulis’teki Artemis Tapınağına götürür ve rahibe yapar. Bu tapınağa yabancıların girmesi yasaktır, içeri giren sağ çıkamaz. Aradan zaman geçtikten sonra İfigenia’nın ağabeyi Orestes, kardeşini aramaya çıkar. Taulis’e gelir, İfigenia onu tanır, ağabeyinin tapınağa girişini gizli tutar. Daha sonra iki kardeş, tanrıların da yardımıyla Taulis’ten kaçarlar ve yurtlarına giderler.
Eski Yunanlı şair Euripides, Fransız şairi Racine ve Alman şairi Goethe, birer İphigenia (İfigenia) trajedisi yazmışlardır. Ünlü Alman bestecisi Gluck da, bu efsaneyi opera haline getirmiştir.
Apartın sahibi kadın, bana kahve içer misin diye soruyor. “Evet, iyi olur.” Diyorum. Cidden yoruldum ve bir yorgunluk kahvesi iyi gelir. Kahveyle birlikte, yanında kurabiye ve minik çikolatalar da geliyor.
Kahvemi içip, eşyalarımı dolaba yerleştirdikten sonra balkona çıkıyorum. Balkon manzarası, alabildiğine deniz…
Markete gidip, yiyecek bir şeyler alıyorum. İki adet su, bir ice tea, kahve için çoklu küçük süt kutucukları, bir şişe kırmızı şarap, bir peynir kalıbı, bir Türk kahvesi, bir küçük ahtapot konserve salata ve bir paket kıymalı tortellini makarna, toplamda 16 Euro tutuyor.
Makarnamı yapıyor ve yiyorum. Yanında soğuk ice tea var. Yemek güzel ama yemeği daha da güzel yapan harika deniz manzarası!
Yemek işini de hallettikten sonra hazırlıklarımı yapıp, akşamüstü serinliğinde denizi keşfe çıkıyorum.
Karfas Plajı
Öncelikle merkez yönüne doğru yürüyorum. Virajlı yollarda yaklaşık 30 dakika yürüyünce, Aya Ermioni’den Karfas plajına varıyorum. Deniz, rüzgarla birlikte dalgalı… Dalga ve rüzgarla birlikte denizdeki şu şerit şeklindeki yapraklardan geliyor kıyıya… Deniz kumluk ve sığ ancak ben denizini pek beğenmedim açıkçası… Çünkü deniz, biraz bulanıklaşmıştı dalga ve kum karışınca… Ancak adanın en güzel otelleri genelde, bu Karfas bölgesinde yer alıyor. Konaklamak ve akşam civardaki restoran, kafe ve barlarda vakit geçirmek keyifli olabilir.
Saat 19.30 olmuş. Bir frape içiyorum ve yaklaşık 15 dakika sonra dönüyorum. Yolum uzun, hava kararmadan dönsem iyi olur. Frape 3 Euro.
Duş alıp, artık uyku moduna geçiyorum.
Figen Karaaslan Seyyahça © Temmuz 2016